KENDİNİ YAZMAK
Bazen kendini çok ama çok yalnız hissedersin, bir kuytu köşede sonsuza
kadar saklanmak istersin, herkesten, kendinden, çevrenden, seni kısıtladığını
düşündüğün her şeyden saklanmak… Böyle düşündüğün anlarda bence en doğrusu yazı
yazmak. Derdini kimseye anlatamazsın “acaba bunları anlatsam benim hakkımda ne
düşünürler, beni dışlarlar mı?” diye düşünmekten kendini alamazsın. Zaten biz
ne zaman başkalarının, çevremizdekilerin düşüncelerinden bağımsız bir şeyler
düşünebildik ki? “Bunu söylesem acaba beni şu cu mu sanırlar, bu cu mu? , bunu
düşündüğümü söylesem benim kötü birisi olduğumu mu düşünürler? A tarafını
eleştirsem B tarafından zannederler.” Nasıl yaşayacağımızı, neyi düşüneceğimize
bile çevremiz karar verir. İşte tam da burada devreye yazı yazmak girer. En
iyisi kağıdı kalemi alıp yazmaya koyulmak, her şeyi, tüm düşüncelerini, hiç
kimsenin eleştirisi, hiçbir şeyin kısıtlaması olmadan yazmak… Bu sanki bir
aynanın karşısına geçip kendini eleştirmek gibi, yazdığın yazıyı çok değil, iki
dakika sonra bile okusan “ben gerçekten böyle mi düşünüyor muşum? Bunlar
gerçekten benim içimden, benim kalemimden mi döküldü?” diye düşünürsün, kendi
yazdığın yazı karşısında büyülenirsin…

Kendinle gurur duyma fırsatı…
Ne zaman eline geçer ki? Benim
elime kendi yazdığım yazıyı okuduğumda geçer. En önemlisi de okuduğunda bunu
ben yapabilmişim, başarabilmişim, bunu yaptıysam diğer zorlandığım şeyleri de
yapabilirim diyebilmek, içinde hep var olan ama hiç ortaya çıkaramadığın
özgüveni dışa vurabilmek…
Kendini, kendine inandırabilirsen bu iş olmuş demektir. Gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecektir bence.
Kendini, kendine inandırabilirsen bu iş olmuş demektir. Gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecektir bence.
Unutmamalıyız ki; cesaretimiz ve
isteğimiz varsa bunu kullanıp kullanmamak bize kalmıştır ama elimizde olanları
kullanarak başaramayacağımız şey yoktur. Sadece bize kalmıştır. Sadece bize…
ŞULE GÖKMEN 10/B
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder