8 Temmuz 2015 Çarşamba

DENEME Ya son olsaydı?


Ya son olsaydı?


Ya bu akşam yediğiniz yemek, babanızla yediğiniz son yemek olsaydı? Boş kalan bardağını suyla doldurur muydunuz? Gözlerine bakar, onu dinleyip onunla konuşur muydunuz?

Onunla izlediğiniz maçın beraber izlediğiniz son maç olduğunu bilseniz, onunla geç saate kadar oturur muydunuz? Fikirlerini, yorumlarını dinler onunla birlikte sohbet eder miydiniz? Veya yine, Twitter’ı onun fikirlerine tercih mi ederdiniz?

Size sevgi dolu baka gözlerini, İnstagram’daki hangi fotoğraf’a tercih edersiniz? Yüzündeki yorgun ama şefkat dolu ifade, kızdığında bile kıyamayıp kaşlarını çatmakla yetinen, ağladığınızda dayanamayıp ağlayan parçanızı son kez göreceğinizi bilseniz…

Ettiğiniz son kavga olduğunu bilseniz, yine bağırır mıydınız? Arkanızı döner miydiniz? Tabii ki her şeyi bir kenara bırakıp sarılırdınız. Onunla küs mü ayrılacaksınız sanki…

Babanızın sesini hangi şarkıya değiştirirdiniz? Kulaklığınızı tıkayıp onun sesine daha ne kadar sağır kalabilirdiniz?

Tabii eğer son olduğunu bilseydiniz. Ama bilemezsiniz. Kimse bilemez. Hiç sonu olmayacakmış gibi bütün her şeyin değerini kayebederiz. Sağır olur duyamaz, kör olur göremeyiz. Kaybedince anlaşılır her şeyin önemi. Kaybettikten sonra, sosyal ağların başında geçirdiğiniz onca boş vaktin değerini anlıyoruz. Kaybedince annemize, babamıza duyduğumuz ihtiyacın, sevginin farkına varıyoruz.

Kaybetmeye ne gerek var? Fazladan bir kere daha sarılamadık, sıcaklığını, sevgisini hissedemedik diye yakınmak niye? Sarılın, konuşun, ilgi gösterin, ilgi görün. Sevin, sevginizi gösterin.

Mevlana için ölüm, Allaha kavuşma gecesidir. Ama kimse annesi, babası için böyle düşünmez. Babanızı kaybetmenin yaşı olmaz. İstediğiniz yaşa gelin ama babanızı kaybetme düşüncesi bile çocuk gibi ağlatır bazen sizi.  

Babanıza sarıldığınızdaki hissettiğiniz güven ve şefkat duygusunu size hiçbir akıllı telefon veremez.

Hümeyra AYDIN

10 - A

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder