FEDAKÂR GÜL
Bir
varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde develer tellal iken
cüceler berber iken ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken etrafa mis
gibi gül kokuları saçan bir gül ağacı varmış. Bu gül ağacı kendini çok yalnız
hissediyormuş. Günleri öyle sıkıcı geçiyormuş ki bazen kuşlara çok
imreniyormuş.
-
Keşke
benim de kanatlarım olsa da onlar gibi istediğim yere uçsam, uçsam, uçsam,
diyordu.
Günün
birinde iki bülbül, yalnızlıktan sıkılan gül ağacına tüyler, ip parçaları
taşımaya başladılar. Gül ağacı bu duruma çok sevindi. Nihayet kendisi ile
ilgilenen birileri olmuştu.
Zaman geçtikçe bülbüllerin taşıdıkları şeyler
birikti. Bir gün dişi bülbül, onları gagası ile bir kuş yuvası haline
getiriverdi.
O
zaman gül ağacı bülbüllerin yuva yapmak için kendisini seçtiklerini anladı.
-
Yaşasın,
dedi. Çünkü artık hiç yalnız kalmayacaktı.
Gül ağacı, bülbül çiftinin
mutlulukları ile can sıkıntısını unutmuştu. Hele yumurtaları olduğunda baba
bülbülün heyecanı görülmeye değerdi. Bülbül ailesinin tam üç tane yumurtası
olmuştu. Baba bülbül, anne bülbüle sürekli yiyecek taşıyordu. Anne bülbül de
yumurtaların üzerinde bir o yana bir bu yana dönüyor ama asla üzerinden
kalkmıyordu.
Gül ağacı bir sabah anne bülbülle baba
bülbülün neşe dolu ötüşleriyle uyandı. Bülbül çifti sevinçle,
-
Yaşasın!
Yavrularımız yumurtadan çıktı, diyerek birbirlerine sarılıyorlardı. Gül ağacı
da onların bu mutluluklarına ortak olmuş. Sevinçle yapraklarını çırptı. Bülbül
çiftini tebrik etti. Zaman hızla geçti. Yavrular yavaş yavaş büyümeye
başladılar. Onların neşeli ötüşleri gül ağacına yalnızlığını unutturmuştu.
Ama bir gün çok üzücü bir olay oldu.
Bülbül avcıları, anne ve baba bülbülü yavruları gözü önünde yakalayıp kafese
koydular. Avcılar ellerinde kafeslerle uzaklaşırken anne bülbül yalvarırcasına
gül ağacına seslendi:
-
Yavrularım
sana emanet!
Bir süre geçtikten sonra etraf
sessizleşti. Bu sessizliği bülbül yavrularının haykırışları bozdu. Yavruların karnı
acıkmıştı.
Anne bülbülün sözleri gül ağacının hiç
aklından çıkmıyordu: ’’ yavrularım sana emanet! ‘’ Gül ağacı, ‘’ Ben şimdi ne yapacağım? Yavruların karnını nasıl doyuracağım? ‘’ diye
düşünmeye başlamış.
Sonra birden aklına üzerindeki
kurtçuklar geldi. Bu kurtçuklar, dallarını yapraklarını kemiren zararlı
hayvanlardı. Anne bülbülün yavrularına böyle yiyecekler getirdiğini görmüştü.
Kurtçukları yaprakları ile bülbüllerin ağızlarına silkeledi. Böylece onları besledi. Yağmur yağdığı zaman
da yapraklarını çanak gibi tuttu. Yaprakların içine dolan yağmur sularını
bülbül yavrularına içirdi. Günler birbirini kovaladı ve bülbül yavruları
büyüdü. Artık onlarla konuşabiliyordu. Bülbüller gül ağacına bir de isim
takmışlardı: gül anne.
Gül annenin onlara uçmayı öğretmesi de
gerekiyordu. Ama kendisi hiç uçmamıştı ki! Üzerinde uçan kuşlara seslendi:
-
Hey
lütfen beni dinleyin! Bu minik yavrulara uçmayı öğretmeliyim. İçinizde bana
yardımcı olabilecek yok mu?
Bir tane serçe ağacın üzerine
kondu. Yumuşak bir sesle,
-
Ben
yardımcı olabilirim, dedi. Sonra minik bülbüllere uçmayı öğretti.
Minik bülbüller uçmayı da
öğrenince ayrılma vakitleri geldi. Gidip kendi yuvalarını yapmalı, kendilerine
yeni aileler kurmalıydılar. Onları uğurlarken gül annenin gözlerinden köküne
iki damla yaş düştü. Aradan uzun yıllar geçti. Gül ağacı artık yaşlanmıştı.
Vücudunu saran kurtçuklarla artık mücadele edemez olmuştu. Kurtçuklar bütün
vücudunu kemiriyordu. Gül ağacı yavaş yavaş sonunun geldiğini hissediyordu.
Ama bir gün bir mucize gerçekleşti.
Uyandığında dallarında bir tane bile kurtçuğun kalmadığını fark etti. Buna çok
sevindi. Peki, ama bu nasıl olmuştu? Birisi o uyurken üzerindeki kurtçukların
hepsini temizlemiş olmalıydı. Bu yardımı ona kim yaptığını çok merak etti.
Kurtçuklardan kurtulunca gül annenin eski sağlığı zamanla yerine geldi. Bir
sabah uyandığında gövdesinde şu yazının yazılı olduğunu gördü:
‘’ HİÇ BİR İYİLİK KARŞILIKSIZ
KALMAZ. EMANETLERİME BAKTIĞIN İÇİN TEŞEKKÜRLER.’’
Gül anne yazının kenarına iliştirilmiş beş
tane tüyü görünce kendisini kurtçuklardan kurtaranların bir zamanlar iyilikte
bulunduğu 3 yavru, anne ve baba bülbül olduğunu anladı. Demek anne ve baba
bülbül kafesten kurtulmuş, artık yetişkin birer bülbül olan yavrularını
bulmuşlardı. Sevinçle dallarını gökyüzüne kaldırdı ve avazı çıktığı kadar
bağırdı:
‘’ HEY BÜLBÜL AİLESİ! BEN DE SİZE TEŞEKKÜR EDİYORUM…’’
SEHER KARAGÖZ
10/B 368
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder