11 Temmuz 2015 Cumartesi

MASAL FEDAKÂR GÜL



FEDAKÂR GÜL

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde develer tellal iken cüceler berber iken ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken etrafa mis gibi gül kokuları saçan bir gül ağacı varmış. Bu gül ağacı kendini çok yalnız hissediyormuş. Günleri öyle sıkıcı geçiyormuş ki bazen kuşlara çok imreniyormuş.
-                     Keşke benim de kanatlarım olsa da onlar gibi istediğim yere uçsam, uçsam, uçsam, diyordu.
Günün birinde iki bülbül, yalnızlıktan sıkılan gül ağacına tüyler, ip parçaları taşımaya başladılar. Gül ağacı bu duruma çok sevindi. Nihayet kendisi ile ilgilenen birileri olmuştu.
  Zaman geçtikçe bülbüllerin taşıdıkları şeyler birikti. Bir gün dişi bülbül, onları gagası ile bir kuş yuvası haline getiriverdi.
O zaman gül ağacı bülbüllerin yuva yapmak için kendisini seçtiklerini anladı.
-                     Yaşasın, dedi. Çünkü artık hiç yalnız kalmayacaktı.
Gül ağacı, bülbül çiftinin mutlulukları ile can sıkıntısını unutmuştu. Hele yumurtaları olduğunda baba bülbülün heyecanı görülmeye değerdi. Bülbül ailesinin tam üç tane yumurtası olmuştu. Baba bülbül, anne bülbüle sürekli yiyecek taşıyordu. Anne bülbül de yumurtaların üzerinde bir o yana bir bu yana dönüyor ama asla üzerinden kalkmıyordu.
 Gül ağacı bir sabah anne bülbülle baba bülbülün neşe dolu ötüşleriyle uyandı. Bülbül çifti sevinçle,
-                     Yaşasın! Yavrularımız yumurtadan çıktı, diyerek birbirlerine sarılıyorlardı. Gül ağacı da onların bu mutluluklarına ortak olmuş. Sevinçle yapraklarını çırptı. Bülbül çiftini tebrik etti. Zaman hızla geçti. Yavrular yavaş yavaş büyümeye başladılar. Onların neşeli ötüşleri gül ağacına yalnızlığını unutturmuştu.

     Ama bir gün çok üzücü bir olay oldu. Bülbül avcıları, anne ve baba bülbülü yavruları gözü önünde yakalayıp kafese koydular. Avcılar ellerinde kafeslerle uzaklaşırken anne bülbül yalvarırcasına gül ağacına seslendi:
-                     Yavrularım sana emanet!
Bir süre geçtikten sonra etraf sessizleşti. Bu sessizliği bülbül yavrularının haykırışları bozdu. Yavruların karnı acıkmıştı.
     Anne bülbülün sözleri gül ağacının hiç aklından çıkmıyordu: ’’ yavrularım sana emanet! ‘’  Gül ağacı, ‘’ Ben şimdi ne yapacağım?  Yavruların karnını nasıl doyuracağım? ‘’ diye düşünmeye başlamış.
       Sonra birden aklına üzerindeki kurtçuklar geldi. Bu kurtçuklar, dallarını yapraklarını kemiren zararlı hayvanlardı. Anne bülbülün yavrularına böyle yiyecekler getirdiğini görmüştü. Kurtçukları yaprakları ile bülbüllerin ağızlarına silkeledi.  Böylece onları besledi. Yağmur yağdığı zaman da yapraklarını çanak gibi tuttu. Yaprakların içine dolan yağmur sularını bülbül yavrularına içirdi. Günler birbirini kovaladı ve bülbül yavruları büyüdü. Artık onlarla konuşabiliyordu. Bülbüller gül ağacına bir de isim takmışlardı: gül anne.
     Gül annenin onlara uçmayı öğretmesi de gerekiyordu. Ama kendisi hiç uçmamıştı ki! Üzerinde uçan kuşlara seslendi:
-                     Hey lütfen beni dinleyin! Bu minik yavrulara uçmayı öğretmeliyim. İçinizde bana yardımcı olabilecek yok mu?
Bir tane serçe ağacın üzerine kondu. Yumuşak bir sesle,
-                     Ben yardımcı olabilirim, dedi. Sonra minik bülbüllere uçmayı öğretti.

Minik bülbüller uçmayı da öğrenince ayrılma vakitleri geldi. Gidip kendi yuvalarını yapmalı, kendilerine yeni aileler kurmalıydılar. Onları uğurlarken gül annenin gözlerinden köküne iki damla yaş düştü. Aradan uzun yıllar geçti. Gül ağacı artık yaşlanmıştı. Vücudunu saran kurtçuklarla artık mücadele edemez olmuştu. Kurtçuklar bütün vücudunu kemiriyordu. Gül ağacı yavaş yavaş sonunun geldiğini hissediyordu.
    Ama bir gün bir mucize gerçekleşti. Uyandığında dallarında bir tane bile kurtçuğun kalmadığını fark etti. Buna çok sevindi. Peki, ama bu nasıl olmuştu? Birisi o uyurken üzerindeki kurtçukların hepsini temizlemiş olmalıydı. Bu yardımı ona kim yaptığını çok merak etti. Kurtçuklardan kurtulunca gül annenin eski sağlığı zamanla yerine geldi. Bir sabah uyandığında gövdesinde şu yazının yazılı olduğunu gördü:
‘’ HİÇ BİR İYİLİK KARŞILIKSIZ KALMAZ. EMANETLERİME BAKTIĞIN İÇİN TEŞEKKÜRLER.’’
     Gül anne yazının kenarına iliştirilmiş beş tane tüyü görünce kendisini kurtçuklardan kurtaranların bir zamanlar iyilikte bulunduğu 3 yavru, anne ve baba bülbül olduğunu anladı. Demek anne ve baba bülbül kafesten kurtulmuş, artık yetişkin birer bülbül olan yavrularını bulmuşlardı. Sevinçle dallarını gökyüzüne kaldırdı ve avazı çıktığı kadar bağırdı:
   ‘’ HEY BÜLBÜL AİLESİ! BEN DE SİZE TEŞEKKÜR EDİYORUM…’’


                         SEHER KARAGÖZ

                     10/B       368

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder