SONU YOK
Aslında
herkesin hikayesi aynı başlar, aynı biter. Sadece başladıktan sonra bitene
kadar olan süreç farklıdır ve bitiş şekilleri. Tıpkı renklerin tonları gibi
farklılık gösterir hayatlar. Her yok olan hayatla birlikte bir hikaye sona ererken,
her dakika da yeni hayatlar, yeni hikayeler başlar. Benim hikayemse 19 Şubat
1999, Cuma günü akşam 5.30’da başlamış. Her yer beyaz bir örtüyle kaplanmışken,
dışarıda kar tanecikleri yere dans ederek düşerken…
İlk kelimemi söylediğimde, ilk adımımı
attığımda kim bilir ne çok sevindi ailem. Yıllar geçtikçe, ben büyüdükçe daha
çok sevindiler. Büyüyünce her şey kolay olur sandılar fakat hiç de öyle olmadı.
Ben büyüdükçe sorunlarım da büyüdü. Daha 2 yaşımdayken sara nöbetleri geçirdim.
Bir süre ilaç tedavisi aldıktan sonra normal hayatıma devam ettim. Tam her şey
yolunda derken 5 yaşımda trafik kazası geçirdim. Aylarca bacağım alçıda kaldı.
Bunu da atlattım. Yıllar geçti artık 7 yaşıma gelmiştim, okula başlayacaktım.
Çok heyecanlanmıştım, yeni arkadaşlarım olacaktı. Okulun ilk günüydü.
Sınıflarımıza girmiştik. Herkes aileleriyle birlikteydi ve sıralara
oturuyorduk. Benim yanımda annem ve ablam vardı. Beni en ön sıraya otutturmuşlardı.
Benim yanıma ise ileride en yakın arkadaşım olacak kişiyi otutturmuştu annem.
Sanki annem bunu daha önceden anlamıştı. Bizi okula alıştırmak için
ailelerimizin bir süre daha yanımızda kalmasına izin verilmişti. Etrafımdaki
herkes ağlıyordu ve bunu çok garipsemiştim çünkü ben mutluydum.
Okula da başladıktan sonra yıllar çok
çabuk geçti. İkinci ya da üçüncü sınıfın yazında da bir bisiklet kazası
geçirmiştim. Yara izi hala sol ayak bileğimde duruyor. İşte o son kazamdı. Ondan
sonra uslu bir çocuk olmaya başladım. Çocukluğumuysa tam olarak yaşadım, çok
hareketli bir çocukluktu. Bundan sonraki hayatım yedinci sınıfın ikinci
dönemine kadar gayet normaldi. Yani bir gün okulda tekrar sara nöbeti geçirene
kadar… O gün hemen hastaneye gittik ve epilepsi hastası olduğumun teşhisi
kondu. Epilepsi beyinle ilgili bir hastalıktır. Beyniniz gelişimini sürdürdüğü
sürece sizinle birlikte olan bir hastalıktır. Tıptaki tanımı ise beyin içinde
bulunan sinir hücrelerinin olağan dışı bir elektro-kimyasal boşalma yapması
sonucu ortaya çıkan nörolojik bozukluktur. Epilepsi hastalığının birçok çeşidi
de var aynı zamanda. Bir kısmının tedavisi yapılamıyor fakat ben şanslı olan
kısımdayım. Ben ilaç tedavisine yedinci sınıfın ikinci döneminde başladım, şu
an onuncu sınıftayım ve hala devam ediyorum. Hayatımı olumsuz yönde etkiliyor
fakat olumlu yönde de etkiliyor. Epilepsi hastasıysanız eğer uyku düzeninize,
yediklerinize hatta hareketlerinize bile dikkat etmeniz gerekiyor. Aynı zamanda
bu hastalık sizin sezgilerinizi güçlendiriyor ve duygusallaştırıyor da.
Küçükken hep büyümek, büyüdüğünde de hep
küçüklüğüne dönmek ister insan. Kimse halinden memnun olmaz, herkes sürekli bir
şeylerden yakınır. Bu yüzden etrafınızda hep asık suratlı, mutsuz insanlar
olur. Benim çevremdekiler hep çok güldüğümü söylerler. Dışarıdan baktıklarında
sıkıntı çekmeyen, hep mutlu birini görürler bende. Bense sadece mutlu olmanın
değerini biliyorum çünkü çok üzüldüm, çok incindim. Hayatın boş taraflarını
değil de dolu taraflarını görmeye çalıştım her zaman. Mutsuz olmak için hiçbir
sebebim yoktu ki. Beni sevenler, sevdiklerim, değer verdiklerim, ailem her
zaman yanımdaydı daha ne isteyebilirdim ki. Bunları öğrenmek kolay olmadı tabi.
Şimdiye kadar yaşadığım her şey bana bir şeyler kattı. Kalbimde öyle derin öyle
derin yaralar oluştu, öyle çok kırıldım ki tamiri olamazdı bunların fakat hayat
benim hayatımdı ve beni kimse yıldıramazdı. Kırıldıkça hayata daha çok tutundum
çünkü ben yaşamayı, eğlenmeyi seviyorum.
Hep gelecek kaygısı vardı üzerimde.
Gelecek… Halbuki yarın ne olacağını hiçbirimiz bilemiyoruz ama ölmeyecekmişiz
gibi hayaller kurup, planlar yapıyoruz. Çoğunlukla da keşkeler yer ediniyor
hayatımızda. Keşkelerle, olsaydılarla hayat geçmez ki. Ne geçmişe geri
dönebilirsin ne de geleceğe gidebilirsin. Bizim için sadece şu an var. Ne bir
saniye öncesi ne bir saniye sonrası, sadece şu an.
Bunu
anladığımda mutlu olmak da kolaylaştı benim için. Bazen üzüldüm, bazen
sinirlendim, bazen kırıldım, bazen kırdım, bazen üzdüm fakat keşke diyeceğim
hiçbir şey yapmadım. Önce uzun uzun düşündüm ve keşke kullanmadım ben hiç
cümlelerimde ta ki hikayeme yeni bir kahraman girene kadar. Nereden tanımıştım
seni? Bu benim hikayemdi, sen de nereden çıkmıştın şimdi? Bir anda girdin
hayatıma ve yerle bir ettin beni. Yeni duygular öğrettin bana. Sen hiç
tanımamıştın beni, ben de seni… Sadece hareketlerinle etkilemiştin beni. Hiç
aklımda yokken kalbimde yer edinmiştin birden. İlk defa oluyordu bu bana. Can
yakıcıydı fakat dünyadaki en muhteşem histi belki de. Seni gördüğümde kalp
atışlarım hızlanırdı, seni düşünmem bile kalp atışlarımın hızlanmasına neden
olurdu. Gözlerimi kapadığımda sen belirirdin gözlerimin önünde. Tuhaf, çok
güzel fakat acı verici bir duyguydu. Herkesin hayatında olduğu gibi ben de aşık
olmuştum. Ben sana, sen ise bir başkasına… Seni tanımayan birine aşık olmak çok
değişik bir hismiş. Keşkeli çok cümle kurabilirdim seninle ilgili ama sen bana
çok şey öğretmiştin. İyi ki sevmiştim seni. Her acıya, her ağrıya
katlanabiliyormuş insan. Bunu anlamama yardımcı oldun sen. Sevmek, aşık olmak
güzel duygu, insanın kendini ölçmesini sağlayan bir şey. Duyguları olmadan bir
insan asla yaşayamazmış meğer. Birçok şey öğrendim sayende. Böylece sen de
hikayemdeki yerini almış oldun. Ne kadar vazgeçmeye çalışsam da senden,
kalbimde yer edindin bir kere. Yokmuşsun gibi davranamam fakat buna
alışabilirim.
Hayatıma bir sürü kişi girdi, çıktı.
Birçok dostluklar edindim. Kimisi kalıcı, kimisiyse geçici… Herkesten bir
şeyler öğrendim. Her duyguyu yaşadım ve sonunda anladım ki bu benim hayatım,
kararlar benim kararlarım, hikaye benim hikayem.
Benim hikayem başlangıcı belli olan
fakat karar verene kadar sonu olmayan bir hikaye. Şimdi ne mi yapıyorum? Sadece
şu anın keyfini çıkarıyorum. Pencerenin önünde durmuş hiçbir şey düşünmeden,
hiçbir şey için kaygılanmadan kar taneciklerinin ahenkle dans ederek yeri bir
yorgan misali örtmesini izliyorum. Huzurluyum. Neden mi? Çünkü ben kendi
hikayemi kendim yazıyorum.
Hatice ARSLAN -
10/A - 584
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder