KAYBEDEN ADAM
Hissedememenin boşluğunu yaşıyordu kaybeden
adam. Uzun zamandır, kalbinin ritmini değiştirecek bir şey yaşamamıştı.
Öfkeliydi hayata, belki de bir o kadar da kendine… Ama herkes ondan bihaber
gelip geçiyordu yanından. Kimse anlamıyor, kimseye de anlatmak istemiyordu. Ara
sıra Karacaahmet’in yolunu tutar, kaybettiğiyle dertleşirdi. Tekrar tekrar
yaşardı o kabusu… Sonra gözlerini denize doğru uzatır, dalardı. Deniz
hiddetlenirdi bir şeyler anlatmak istercesine. Adam, bir kez daha anlayarak
hatasını, başını eğerdi.
13 Eylül 2009
Güneş güne veda edeli bir iki saati
geçmişti. İşten yeni dönüyordu. Kulaklığını taktı, sesini arttırdı. Yaya olarak
on beş dakika kadar yürümesi gereken yolu vardı. Yola koyuldu. En sevdiği şarkı
çalıyordu. O da eşlik etti kulağının dibinde bağıran adama. Dördüncü şarkı
bitmek üzereyken eve vardı. Anahtarını zor da olsa bulup içeri girdi. Eşine
bakındı ama göremedi. Masada bir not vardı. Adam gözlerini kısıp, okumaya
başladı. “Yine çikolatalı pastaya aşerdim hayatım. Pastaneye kadar gittim.
Meraklanmayasın.” ‘ Bu hafta kaçıncı kez aşermişti çikolatalı pastaya bu
kadın?’ diye düşündü adam. Üçüncü kezdi. ‘Kesin ağlar’ diye içinden geçirdi
adam.
Aradan yarım saat geçmesine rağmen eşi
gelmemişti. Adamın içine kurt düştü. Az sonra çalacak telefonla o kurt,
yüreğini kanata kanata çıkacaktı ortaya. Telefon çaldı. Arayan eşiydi, fakat
konuşan başka biriydi. Ambulans sesine karışıyordu kadının aceleci, tiz sesi:
-
Alo,
Rüya Hanımın kocası siz misiniz?
-
Evet,
benim. Yoksa Rüya…
-
Beyefendi,
eşiniz kaza geçirdi. Şu a.. b..z
hastane.. kal..ırıyor..z
Sesler
bir gidip bir geliyordu. Adam şoktaydı. Hemen hastaneye koştu. Ameliyathanenin
kapısında bekledi bitmek tükenmek bilmeyen bir sabırla eşini. Doktor
çıktığında-alnındaki terleri henüz kurumamıştı- kaybeden adama baktı. Acıdı da
belki. Sonra ikisini de kaybettik dedi. Bir de bir iki teselli cümlesi…
Eşinin son görüntülerini izliyordu adam.
Pastanenin iki sokak aşağısındaki marketin kamerasından izliyordu. Koşuyordu
kadın elini kolunu sallayarak. Birden dengesini kaybedip kafayı gömüyor
kaldırımın buz gibi taşlarına. Video geri alınıyor, kadının niye ve neye el
salladığını anlamak için. Bir adam beliriyor görüntüde. Elinde çantası işten
dönüyor olmalı. Çok kalmadan terk ediyor görüntüyü. Kimse bilmiyor adamın,
kadına neden dönmediğini ve nereye gittiğini. Tabi kaybeden adam hariç... O
biliyor her şeyi. Hatta o sıradan adamın hangi müziği dinlediğini de…
Kaybeden adam öfkeliydi. Hayata belki de en
çok da kendisine…
İsa
DEMİRCİ
11-B/153
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder