“Tarihçi
yazar YAVUZ BAHADIROĞLU’yla okulumuz öğrencileri mülakat yaptılar.”
SORU
1: İlk yazmaya başlama karanızı hangi şartlarda aldınız ve sizi yazmaya teşvik
eden özel birisi var mı?
Ortaokul
ikinci sınıftayken müdürün emriyle bir duvar gazetesi çıkardım. Çıkardığım
duvar gazetesine bir makale yazdım. Makalede bizim okuduğumuz tarih kitabının
iki hükmünü, iki kararını eleştirdim. Bir, Sultan II. Abdulhamit' in tahttan
indirenler hakkında yöneltici ifadeler kullanılıyordu, yani iyi bir iş yaptılar
Kızıl Sultan' ı tahttan indirdiler, fakat aynı kadro I. Dünya Savaşı' nı
kaybedip ülkeden kaçınca bu defa vatan haini anlamına gelen ifadelerle
saldırılıyordu, neticede bu insanlar aynı insanlardı yani Sultan II.
Abdulhamit' i tahttan indiren İttiat ve Terakki önderleri, öbür tarafta I.Dünya
Savaşı' nı kaybetmişlerdi ve yargılanmamak için ülke dışına kaçmışlardı. Bunlar
aynı kadroydu. Abdülhamit’i tahttan indirirken, büyük vatansever olarak
selamladığınız insanları daha sonraki cümlelerde niye yargılıyorsunuz vatan
haini anlamına gelen ifadelerle saldırıyorsunuz anlamında iki paragrafı alt
alta yazmıştım. Benim tek cümlem orda ''Hangisi doğru kafam karıştı'' ifadesini
yazmıştım. On beş dakika kadar oldu benim duvar gazetesinin ömrü. Müdür Bey
hışımla duvardan indirmiş ve beni odasın çağırdı. Ben de gittim ve dedi ki: ''
Oğlum başımı belaya mı sokacaksın? Bu kafadan gidersen seni süründürürler.
Devletin kitabını sen nasıl tenkit edersin? Sen kim oluyorsun?'' dedi bana. Hâlbuki
devlet benden daha iyi şeyler bilmiyordu. Bilhassa önce okulların bitsin, bir
baltaya sahip ol, ondan sonra bunları konuşursun dediler. Okullar biteli çok
oldu, baltaya gelirsek insan baltaya sap olmaz, balta da iyi bir şey değil
zaten. Ama belli bir noktaya geldim. Hala gittiğim televizyonlarda ''Zamanı
değil, bunu söylemeseniz olmaz mı?'' gibi teklifler alınca ben direk dışarı
çıkıyorum. ''Bu zamanı değilim zamanı ne zaman gelecek?'' diye bir yazı yazdım.
Amerika' da kimse kimseye zamanı değil demiyor, İngiltere' de demiyor.
Söyleyeceğinizi söylüyorsunuz. İşte bu beni tahrik etti. Bu devlet benden bir
şeyler saklıyor düşüncesine kapıldım. Bu düşünceye geldiğiniz zaman doğruları
öğrenme cehline ulaşıyorsunuz. Bu işi ben çözeceğim diye ortaokulda düşündüm.
Hedef koymayı bu yüzden önemsiyorum. Bunu nasıl yapabilirsiniz? Ya size yapılan
haksızlıklara susup oturacaksınız, içinize atacaksınız ya başkaldıracaksınız,
homurdanacaksınız, televizyon karşısında yaptığınız gibi. Bunların hiçbiri çok
etkili değil. En etkili başkaldırma doğruları yazmaktır. Ben zor ama en iyi
yöntemi seçmeye çalıştım. O gün bugündür tarihle haşır neşirim. Doğruları
bulmaya çalışıyorum. Tabi bunda babamın büyük etkisi var. Osmanlıcayı öğrenmeme
katkı sağladı. Daha kolay tarihe geçiş yaptı. O da beni zorlayarak değil Mehmet
Akif' i Safahat' ını önüme koydu İstiklal Marşı' ını. Mehmet Akif'in el
yazısından bir oku bakalım dedi. Ben Mehmet Akif' i n değişik alfabeyle
yazdığını hiç düşünmemiştim. Onun için gençlere diyorum ki Kemalist iseniz
Akif' in el yazısından nutku okuyacaksınız, mukaddesatçı iseniz Akif' in el
yazısından İstiklal Marşı' nı okuyacaksınız, solcuysanız Nazım Hikmet' in el
yazısından şiirlerini okuyacaksınız. Bu insana çok şey katabilir. Çünkü bizim
hala kültür hazinemiz Osmanlıca' dır. Türkçeleştirilenler, bugünkü dile
çevrilenler devede kulaktır. Bu kadar iddialı konuşuyorum. Bilerek söylüyorum.
Çok az metin çevrilmiştir, çevrilenlerin de üçte biri yanlıştır. Adam metni
uygulayamamış, kafasına göre uydurmuş. Karşılaştırmalı okuyunca bunu
görebiliyorum. Onun için Osmanlıca' yı şiddetle tavsiye ediyorum. Tarihçi
olmasanız bile doğru okumanıza yardımcı olacaktır. Ben Osmanlıca' yı babamın
teşvikiyle öğrendim. Öğrendikten sonra bana üç ciltlik kitap getirdi. Ve benim
tarihçiliğimi çaktırmadan babam başlattı. Eğer bu soruya tek cümle ile kur
deseniz beni tahrik ettiler.
SORU
2: Tarihi romanlarınız hep Osmanlı tarihi, hiç İslam öncesi tarihi yazmayı
düşünmediniz mi?
Hayır düşünmedim. Bilmiyorum. Ben Osmanlı
tarihçisiyim. Bilseydim yazardım. Bunun için yeni çalışma yapmam lazım, buna
vaktim yok. Mesela Avrupalılar Atilla'dan korkuyorlar. Niye bu kadar
korkuyorlar merak ediyorum. Ama Osmanlı' yı bitiremedim. Osmanlı' ya çok iftira
attılar, çok fazla aşağıladılar. Evvela doğrusunu bir anlatayım. Ben daha
Osmanlı'yı bitiremedim. Vaktim olursa Atilla' ya dönebilirim.
SORU
3: Tarihi dizilerin rövanşta olduğu bir dönemdeyiz. Tarihin reyting malzemesi
olarak kullanılmasına ne diyorsunuz?
Reyting malzemesi olarak değil de esas olan anlatım biçimidir. Olay
değildir. Biz tarihi yanlış yerinden tutuyoruz. Hep savaş tarihini yazıyoruz
farkında mısınız? Okullar da savaşı öğretiyor. Hâlbuki bizim bir medeniyetimiz
var. Bakın Kanuni döneminde İstanbul' da 15.000 tane şehir hamamı varken
İspanya kraliçesi hayatı boyunca iki kez yıkanmakla övünüyor. Bizim bir su
medeniyetimiz, su kültürümüz var. Bizim mimarımız var, matematiğimiz var,
astronomimiz var. Biz zannediyoruz ki tekkelerde sadece zikir çekiliyor,
tekkelerde matematik, astronomi öğretiliyor. Orada akşam ve yatsı arası yatsı
biraz ötelenerek devlet sohbetleri yapılır. Ve Osman Gazi' yi yetiştiren Şeyh
Edebali tekkesidir. Orada sohbetlerle insanlar pişer. Tarihi malzeme olarak
kullanmak, tarih sürekli bir başlangıçtır ve ister istemez güne bakıyor, ister
istemez siyaseti etkiliyor. Siz Türk Devleti dediğiniz anda siz zaten 6.000
sene geriye gitmiş oluyorsunuz. Onu malzeme olarak kullanmak yerine ''Ben onun
üzerinde oturuyorum'' bilincine ulaşmak gerekir. Böyle bir mübarek tarihin,
böyle bir muhteşem tarihin üzerinde oturuyorum düşüncesini kavramak, idrak
etmek gerekir. Artık algılama yerini tutmuyor. Şimdi fazileti erdem diye
Türkleştirdik. Erdem bizim oğlanın adı. Fazilet başka bir şey. O da bir kadının
adı ama, bir başka şey. Onun içinde sevgi var, edep var, haya var, bir sürü
kavram var. Kelime deyip geçmemek lazım. Muallimi mualladan alırsanız kökünü
yüceltme ve yükseltme amacıyla öğreten anlamına gelir. Öğretmen derseniz
yüceltmeyi, yükseltmeyi attınız amaçsız öğreten bir insan. Kelimelerden
kavramlar oluşuyor, kavramlardan fikirler. Kelimeyi çektiğiniz zaman kavram da oluşturamıyorsunuz,
düşünce de biriktiremiyorsunuz. O bakımdan tarihi istismara karşıyım. Tarih
üzerinden insanların birbirine vurmasına karşıyım ki Türkiye' de çok yapılıyor.
Mutlaka medeniyet tarihi ile desteklenmesi lazım. Çünkü öyle bir noktaya
geliyoruz ki Osmanlı Tariki kılıç kalkan ekibine dönüşüyor. Bu insanların
toplam savaştıkları zaman 4 sene. 600 senelik bir dönemde bu insanlar 4 sene
savaşmış. Yani meydanda kılıç kılıca olanlar. Ee geride ne yapmışlar bu
insanlar? Bir defa yabancı gezginler bizi yazarken diyorlar ki muhteşem
insanlar diyorlar. Biz bunları unuttuk. Ailede kavga, televizyonda kavga,
siyasette kavga her yerde kavga. Yani bizim anlaşmamız şart değil. Öyle
zannediyoruz ki mutlaka uzlaşmamız lazım, Türkiye Büyük Millet Meclisi' nde
uzlaşmamız lazım. E kaldırın partileri getirin Atatürk' ü ne güzel
uzlaştırıyor. Çünkü başka farklı düşünce yok. Ama farklı partiler olacak
derseniz farklı düşünceler olacak. Tatbiki kavga da olacak laf da
dokundurulacak da ben gırtlak gırtlağa gelmesinler istiyorum sadece. Farklı
düşünce olan yerde, muhalefet olan yerde tartışma elbet olacak. Ama edepsizlik
yapılmasın hiçbir yerde arzu ettiğim bu. Osmanlılar' da da bir sürü eleştiri
var. Bakın Fuzuli Bağdat' tan Kanuni' ye veryansın ediyor. Devletini
eleştiriyor ''Selam verdim rüşvet değildir deyu almadılar''. O zaman rüşvet yok
öyle yaygın değil. Kanuni de şair. Şair şairi anlar. ''Tahsisatı gecikmiştir''
diyor. ''Erken gönderin, biraz da fazla gönderin, bundan sonra da kurala
bağlayın''. Çünkü orada bürokrasiyi anlatıyor. Sonra Kanuni biraz da zam
yapıyor. İşte o an Su Kasidesini yazıyor. Peygamber Efendimizi bir su
damlasıyla bütünleştiriyor.
SORU
4: Sizce bizim Kızılelma’mız nedir?
İnsan
yetiştirmek olmalı ve Osmanlı coğrafyasında yeni bir oluşum başlatmak. Bugün
780.000 kilometre kareye Türkiye sığmıyor. 40 devlet kurulmuştur Osmanlı
coğrafyasında ve hiçbiri mutlu değil. Kıbrıs' tan Bosna Hersek' e kadar, Irak'
tan Filistin' e kadar gözyaşı var. Bosna Hersek' i biliyorsunuz düne kadar kan
götürüyordu. Bunların yeniden mutluluğu Osmanlı' nın torunlarıyla birlikte
hareket etmektir. Onlar da söylüyor bunu. Yöneticiler değil o halk söylüyor.
Yöneticilerden de akıllı olanlar söylüyor. Arap halkının çoğu yönetici olmayan
zümre ''Ne zaman geleceksiniz?'' diye soruyor. Bakın buradaki Peygamber
sevgisini Araplarda görmezsiniz. Orda cebren namaz kılarlar biz özgürce
kılarız. İçimizden gelmediği zaman yapmayıveririz. Kimse bizi buna zorlamıyor.
İbadet isteği içimizden geliyor. İşte budur. Buna da kimse müdahale etmeyecek.
Fatih Sultan Mehmet 550 sene önce kıyafet hürriyeti tanıdı. Ben ne yiyeceksiniz
ona bakarım, ne öğreniyorsunuz ona bakarım, sağlık hizmetine bakarım dedi. O
zamanlar sokaklara aile hekimini getiren adamdır o. Bunları anlattığınız zaman
Yavuz Bahadıroğlu Osmanlı' yı çok seviyor ve övünüyor deniyor. Seviyorum çünkü
dedemdir, ninemdir. Bu doğal bir şey. I. Dünya Savaşı oluyor ben tutup
İngiltere'yi mi tutayım? Bu benimkilerle birlikte olmak bizim tarihçimizin
vicdan borcu değil mi? Tarihçi tarafsız olurmuş yalan. O tarafta olanlar bizi
tarafsızlaştırmaya çalışıyor. Elbette ben tarafım. Kendi milletimin tarafıyım.
Onun için diyene kuşkuyla bakın. Tarafsızlık olmaz. Bu insanın yapısına
aykırıdır. Ya şu partidesiniz ya bu partidensiniz. Kaybeden parti kazanan parti
tarafına sen tarafsız ol der. Vicdanlı ol, adil ol, adamlara haksızlık yapma
bunlar doğru.
SORU
5: Milletimizin dünü ve bugününü karşılaştırırsak neler yapabiliriz?
İmparatorluk kaybettik. İmparatorluk dediğinizde
aklınıza gelen her şeyi kaybettik. Haya, fazilet, kıyafet, alfabe, öz güven,
kültür malzememizi kaybettik. Yani çok özet kaybettiklerimizde kaybolduk ve
kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Ama bakın bir incelik var. Kaybettiğiniz değerleri
kaybettiğiniz yerde arayın. Biz burada kaybettiğimizi Avrupa' da arıyoruz.Sorun
bu. Mum yakın ve değerlerinizi kaybettiğiniz yerde arayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder